İNTİHAR TANIMI
Bir insanın nasıl olup ta öz canına kıydığı, yada kıymaya yeltendiği merak ve hayret konusu olmuştur. Tarih boyunca intihar edenlere “ akıl hastası “ gözüyle bakılmıştır. Dinler intihara hoş bakmamış, büyük günah saymışlardır. Psikologlar, psikiyatrlar ve Sosyal bilimciler intiharla ilgili sayısız teoriler üretmişlerdir.
Bir çok ülkede intihar önleme ve psikolojik krizler müdahale merkezleri kurulmuştur.
İntihar kavramını farklı açıklayanlar olmuştur.Bize göre intihar bir insanın ister tercihi olarak, ister ani bir kriz- travma sonucu yada psikolojik bir hastalığın etkisiyle öz canına kıyma eylemidir.
İntiharı bazı sosyal bilimciler “tercih” gibi değerlendirmesi yanlış bir genellemedir.
Çünkü hiç intihar düşüncesi olmayan, fakat ağır bir depresyon geçiren insan, tamamen hastalığının etkisiyle intihar edebilir. Bu bir tercih değildir. Hastalığın komplikasyonudur.
İntihar olayını tek bir nedene indirgemek, çok boyutlu ve komplike yapıda olan insanı basite indirgemektir.
İntihara giden yol tek değildir.Yollar zaman zaman örtüşmekte, zaman zaman kesişmekte bazen ayrışmakta fakat bütün yollar intihar durağında birleşmektedir.
Yaşam ve ölüm bir birinin zıddıdır. Ölümü test edemiyoruz. Nasıl olduğunu tahmin etmeye çalışıyoruz.Ölüm her zaman ürkütücü ve bir “son” gibi algılanır. İnsanoğlu ebedi yaşama arzusundadır. Bu yüzden ölümü kendimizden uzak tutmaya çalışırız, üzerimize almayız. Böyle bir savunma psikolojisinde olan insan nasıl olurda ölmeye koşar ?
İNTİHAR GİRİŞİMİ VE İNTİHAR FARKI .
Dünya Sağlık Örgütünün saptamalarına göre; intihar girişimleri, gerçekleştirilmiş intiharlardan yaklaşık on kat fazladır.(2)
ABD’de 1985 yılında, ölümle sonuçlanan yaklaşık 28.500 intihar rapor edilmiştir. İntihar girişimleri ise bunun 10 misli daha fazladır.(11)
Şahsın gerçekten kendisini öldürmek isteyip istemediği arasındaki ayırım net değildir. Bazı kişiler hayatlarına son vermek için kendilerince bir sebep bulup kendilerini öldürürken, diğerleri de bunu isteyebilir. Fakat öldürecek dozda ilaç almama, ya da zamanında bulunup kurtarılma, girişiminden sonra pişman olup etrafa haber verme gibi nedenlerle intiharı başaramazlar.
DSM-2 ve DSM-3’te[1] intihar ile ilgili kesin bir tanım ve sınıflandırma verilmemektedir. Sadece DSM-3’te “İntihar Bozuklukları” başlığı altında intihar patolojik bir davranış olarak ele alınmakta ve 4 alt başlık verilmektedir.
Uluslararası Ruh Sağlığı Enstitüsü ise intiharı 3 büyük başlık altında sınıflandırmaktardır:
1- Başarılı İntihar:
Birey içindeki saldırganlık içgüdülerinin etkisiyle ölümü aramaktadır. Bu tür intiharda daha çok mazohistik bir yan vardır. Ve intihar ölümle sonuçlanmaktadır.
2- İntihar Girişimi:
Hayatı tehdit edici olan ve bireyin kendisine yönelen her hareketi kapsayan bu tür intihar girişimleri ölüm ile sonuçlanmamaktadır.
3- İntihar Fikri:
Birey yaşamına son vermek için çeşitli girişimlerde bulunacağına dair ipuçları verir (Dr. Psik. Birsen Ceyhan yayınlanmamış seminer notları)
Arkun’a göre, intihar eylemi ile intihar girişimleri arasında bir ayırım yapmak, belki yapay, ama gereklidir. “Tüm girişimler, yaşamla, sonucu bilinmeyen bir kumara girmektir.”
İntihar, hayatına son vermeye karar veren kişinin en etkili metodu seçip, kimsenin müdahalesine izin vermeyecek tarzda kendisini öldürmesidir. Hâlâ yaşıyorsa bu başarısız bir intihar girişimidir.(1)
Ölmek, bu davranışın tek amacı ve başarının tek kriteridir. Başarısızlık şu nedenlerden dolayı olabilir:
Çeşitli nedenlerle başarısız olan intihar girişimlerinin dışında, bir de kendine zarar vermeye yönelik, ama aslında intihar etmek amacıyla değil, ilgi çekmek, deşarj olmak, yardım talebinde bulunmak amacıyla yapılan eylemler vardır. Bu eylemlerin “kazalar” dışında hayatî zarara sahip olmadıkları bilinmektedir. Bu yüzden bu tip zararsız eylemlere “pseudu suicide”(yalancı intiharlar) adı verilir.(1)
Psikodinamikler Açısından İntihar Girişimi ile
Gerçek İntihar Arasındaki Fark:
Cinsiyet, yaş gibi çeşitli faktörlere göre, gerçek intiharla intihara girişim frekansları çok değişmektedir. Hemen her yerde grişim sayısının kadınlarda ve genç yaşlarda belli bir üstünlük göstermesine karşılık, gerçek intiharlara erkeklerde ve yaşlılarda daha fazla rastlanmaktadır. Şu halde, sosyal koşullar bir yana, gerçek intihar ile girişim psikodinamik faktörler bakımından birbirinden farklı olup, bir bakıma kökten farklı bir anlam taşımaktadır.
Menninger’in intihar hakkındaki görüşü özellikle intihar girişimlerinin açıklanmasında değerlidir. Menninger, psikanalitik teorilere dayanarak intiharı açıklamaya çalışmış olarak tanınır. Ölüm ve yaşama isteklerini ele alır ve intiharı bu ikisi arasındaki bir çeşit savaş, bir dram olarak tanımlar. Menninger’e göre, insanda çok karmaşık bir ölüm arzusu vardır. Bu arzu üç elemandan meydana gelmektedir:
Kısaca, intiharda önce adam öldürme istekleri belirir. Bu, ya kendisi ya da başkası hakkında açık bir şekil alabilir. İntihar eden kişi bu istekleri açıktan açığa kendine karşı çevirip kendini öldürmeye kalkar. Fakat asıl sorun ölme isteği, yani bütün bilinçaltı ile insanın ölümü istemesidir. Zira ancak o zaman intihar tam başarıyla sonuçlanır ve intihar etmek isteyen kişi ölür. Dikkati çeken nokta şudur ki, öldürülme isteği her zaman ölmek istemek anlamına gelmez. İşte bu bakımdan Menninger bazı kimselerin intihara girişimde bulunduktan sonra, iş başarısızlığa uğrayınca, nasıl bütün gayretleriyle hekime yalvarıp ölümden kurtulma çarelerini aradıklarını açıklar. Paradoks gibi görünen bu hallerde, sorun, yani intihardan vazgeçme atılımı intihara girişimde bulunmuş olanın bu fikirden vazgeçmiş olmasından değil de daha esaslı bir olayın kendisine cereyan etmesindendir.
Yani böyle bir insan, bir taraftan kendisine karşı şiddetli ve öldürücü fikirler, niyetler beslerken, bir taraftan da hayattan bütün bütün ayrılmak istememektedir. Birinci istek aktif, ikincisi, ölüm isteksizliği ise pasiftir. Böyle durumda intihara kalkışan kimse aslında ölmek istememektedir.
İNTİHAR İÇİN RİSK FAKTÖRLERİ (KİMLER İNTİHARA DAHA YATKIN?)
İntihar ve intihar girişimi üzerine yapılan birçok araştırma ve inceleme sonucu bazı ortak noktalara varılmıştır. Bununla beraber, yayınlar arasında risk faktörleri arasında farklılıklar da görülmektedir. Örneğin, bazı yayınlar beyaz ırktan olmayı bir risk faktörü olarak ele alırken, bazı yayınlar ırkın o kadar önemli olmadığını, esas belirleyici olanların sosyal ve psikolojik yapı olduğunu belirtmekteler. Aşağıdaki tabloda değişik yayınlardan derlenen risk faktörleri verilmiştir.(11,14,15,16,17)
Risk Faktörleri:
Yazar, bu faktörlerin daha çok Batı toplumları için geçerli olduğuna dikkat çekmektedir.(14)
İntihar davranışı için tek bir faktörden söz etmek doğru değildir. Yukarıda sayılan risk faktörlerinin birkaçının bir arada olması beklenir. Çünkü, bir tek risk faktörüne sahip olan binlerce insandan birisi intihar ediyorsa, başka etmenler de söz konusu olmalı…
İntihar ve intihar girişimi hakkında yapılmış yüzlerce çalışma vardır. Saptanan risk faktörleri bunların ürünüdür. Bunlardan yaş, cinsiyet, medeni durum, ırk faktörü, meslek, sosyal statüyle intihar ilişkilerine daha önce temas ettiğimiz için burada üstünde durulmayacaktır.
4-)KİMLER NEDEN İNTİHAR EDİYOR ?
Günlük pratik hayatta intihar davranışını iki şekilde görüyoruz:
Demonstratif İntihar Davranışı:
Ölme niyeti olmadan yalnızca yukarıdaki maksatlar için intihara kalkışanların bir kısmı, ellerinde olmadan bu eylemi ileri götürerek bir çeşit “kazaen” ölüme maruz kalırlar. Demostratif intihar davranışı, diğer intihar davranışları gibi ciddiye alınmalıdır. Potansiyel intihar olarak değerlendirilmelidir. Bu potansiyeli doğuran dinamik ve sosyal faktörler araştırılmalıdır. Prof. Dr. Suna Taneli’nin vurguladığı gibi, bu davranışı, “bir yardım talebi”, “el uzatma” olarak görmek gerekmektedir.(54,71)
“Her intihar olayında ortak olan, topluma sesleniştir, ondan yardım talebidir.”
Gerçek Ölüm Arzusu İle İntihara Kalkışmak:
Psikiyatrik birçok tabloda intihar davranışına rastlanır. Bu bir tifolunun, kanserli hastanın hastalığından ölmesi gibi bir olaydır. Tek farkı, bu işi kendi eliyle ve fakat hastalığının etkisiyle, iradesi dışında yapmasıdır. Örneğin ağır depresyonlu bir hasta hissettiği derin keder, ızdırap ve sıkıntı ile beraber; zamanın yavaşladığı ve hatta durduğu hissine kapılır. Bu durumda kendisi “Ebediyen yaşamaya ve bu ızdırabı sonsuza kadar çekmeye mahkûm olmuş bir kişidir.” Bu durumda en çok istediği bir an önce ölmek ızdıraptan kurtulmaktır. Bunun için her vasıtaya başvurur.(54)
Gerçek intihar ihtimali riskinin izafi olarak en yüksek olduğu ruhsal bozuklukların başında depresyonlular bulunur. Ölümle neticelenen intihar teşebbüslerinin yaklaşık %65’inde depresyon teşhisi konmuş olan hastalardır. Bunların çoğunluğu iki uçlu ve unipolar depresyonlulardır.
Depresyonlardan sonra alkol, uyuşturucu ve uyarıcı madde bağımlılarından maddenin kullanıldığı süre içerisinde ya da kesildikten sonra, yoksunluk belirtileri sırasında intiharlar olabilir.
Şizofreniklerde de amaçsız ve anlamsız intiharlar görülebilir. Hezeyan ve halüsünasyonları doğrultusunda da bu eylemi gerçekleştirebilirler.
Organik beyin ve beden hastalıklarına bağlı ruhsal bozukluk, ağrılı hastalıklarda, aşırı ve uzun süreli zorlanmalarda, yaşlılık çağının bedensel ve ruhsal hastalıklarında, cinsel uyum bozukluklarında, uzun süreli paranoid bozukluklarda; kimsesiz, yalnız yaşayanlarda intihar riski söz konusudur…
Ölümle sonuçlanan intiharlarda kronik alkolizm oranı depresyonlulara yakındır. İntihar eden kişilerin %80’i depresif, alkolik, ya da her iki bozukluğun birlikte bulunduğu hastalardır.(11) Bu oran Şizofreni ve bedensel hastalıklara bağlı ruhsal bozukluklarda %5-10 arasındadır.(53)
Gerçek ölmek arzusu ile intihara kalkışanların ikinci grubunu, “kısa devre reaksiyonu” olarak intihara teşebbüs edenler oluşturmaktadır ki, bunlar:
Kişinin son derece önem verdiği birtakım şeylerin eksikliği veya kaybı ya da altından kalkamayacağı birtakım olaylarla karşılaşması durumunda, eğer şahsın defans mekanizmaları ile bu problem aşılamıyorsa ve buna kırşı koyacak yeterli direnci ve kişiliği yoksa intihar gündeme gelebilir. Kişi gerçekten ölmek isteyebilir. Burada olayların köşeye sıkıştırdığı bir insanın hem “kaçma” arzusu hem de karşısındakileri “cezalandırma” arzusu söz konusudur. İdam mahkûmlarının ölümden korktukları için kendilerini öldürdükleri çok görülür.
Bu oldukça “paradoks”, çelişkili olayda aynı kökten, gerçekten kaçma ve karşısındakilerin kendilerine bir şey yapmalarını önleme arzusundan kaynaklanır. Bu tür intiharlarda bir taraftan “acz”, diğer taraftan da saldırganlık ve öç alma duyguları mevcuttur. Kişi düşmana yapamadıklarını, kendisine yapmakta, onu öldüremediği için kendisini öldürmektedir.(54)
5-) İNTİHAR EDECEKLERİN ÇEVREYE VERDİĞİ SİNYALLER
İntiharın Önceden Anlaşılmasına Yönelik İpuçları:
Yaşam Biçimiyle İlgili ve Durumsal İpuçları:
a- Hayatın erken dönemlerinde evden ve okuldan kaçma, dürüst olmayan davranışlar.
b- Baba tarafından erken reddedilme.
c- Yinelenen ve başarısız olmuş evlilikler.
d- Alkolizm ve uyuşturucu kullanımı.
e- Düzensiz ev ve iş hikâyesi, gelirde iniş çıkışlar.
f- Çalışma gücü ve başarı arasındaki çelişki.
g- Uzun süreli ölümcül hastalık.
h- İş, evlilik ve yakın dostlarla ilgili kayıplar ya da problemler.
ı- İntihara kararlı olma, saldırgan hayat sürme (hayatta saldırgan davranışlar).
i- Büyük zorlamalar getiren yaşantılar.
2‑ Davranışla İlgili İpuçları:
a‑ Ruhsal bozukluk belirtilerinin bulunması.
b‑ Ölüm riski olan ilaçları küçük dozda kullanma.
c‑ Son 6 hafta içinde duygusal ilişkilerde kesilme.
d- Cinsellikle ilgilenmeme.
f‑ Toplumsal etkileşimlerden geri çekilme.
g‑ Sevdiği eşyaları eşe dosta dağıtma.
3‑ İletişimle İlgili İpuçları:
a‑ Ölüm isteğini belirten doğrudan ve yinelenen konuşmalar.
b‑ Dolaylı olarak mutsuz, olumsuz, kararsız, karamsar düşünce içeriği ve umutsuz konuşma içeriği.
İntihar Konusunda Doğrular ve Yanlışlar:
6-) İNTİHAR GİRİŞİMİ OLAN İNSANA NASIL YAKLAŞILMALI ?
Tedavide en mühim yol, hasta ile temas sağlamak ve dünya ile arasında yeniden bağlantı kurmaktır. Yardımı yapacak olan insanın bilhassa psikolog ve psikiyatrist için bilinmesi gereken nokta şudur:
Hastanın psikolojik desteğe ihtiyacı vardır. Bu durumdaki bir insan yaşamanın değeri olduğunu unutmuş, bir bakıma özdeşlik-identity’sini âdeta kaybetmiştir. Onda bu hissi yeniden yapılandırmak ve aksiyona yöneltmek lâzımdır. Bütün bunları gerçekleştirmek için hastanın akraba, dost, yakınları ile işbirliği kurup, birlikte bir tedavi plânı tatbik etmek gerekir. Durumları çok ciddi, intihar potansiyeli çok yüksek olan hastaların hastahane ve psikiyatrik klinikte tedavisi şarttır. Böylelikle hem hasta intihara karşı daha iyi korunmuş olur. Hem de gereken tedavi usulleri bulunan bir yerde hasta ele alınmış olur. İntihardan önceki muayenesinde (İ.Ö.M.) vazifeli olan psikiyatrlar gerekirse gereken ilaçları verir veya hastanın durumuna göre başka tedavi yollarına gidebilir.
Hasta ile yapılan “İnterwü” boyunca psikolojik destek sağlama ve yardımcı olma; onu anlamaya, önyargısız değerlendirmeye yönelik bir davranışla sağlanır. Psikolog veya psikiyatrlar, hastaya, kendisini ölümü göze aldıracak kadar vahim saydığı ve şahsiyetini bütünüyle sarsan durumun gerçeklik derecesinin algıladığı kadar olmadığını hissettirir, bu türden olayların görülebileceğini, herkesin başına gelebileceğini, fakat iyileşmenin mümkün olduğunu söylemek ve inandırmak durumundadır.
[1]- DSM: Amerikan Psikiyatri Birliğinin Psikiyatrik hastalıkları sınıflandırması
[2]- (Y): Yanlış
[3]- (D): Doğru