Neden İntihar Ediyorlar?

Depresyon ve Kara Sevda
12 Eylül 2017
Fetişizm
12 Eylül 2017

İNTİHAR TANIMI

Bir insanın nasıl olup ta öz canına kıydığı, yada kıymaya yeltendiği merak ve hayret konusu olmuştur. Tarih boyunca intihar edenlere  “ akıl hastası “ gözüyle bakılmıştır. Dinler intihara hoş bakmamış, büyük günah saymışlardır. Psikologlar, psikiyatrlar ve Sosyal bilimciler intiharla ilgili sayısız teoriler üretmişlerdir.

Bir çok ülkede intihar önleme ve psikolojik  krizler müdahale merkezleri kurulmuştur.

İntihar kavramını farklı açıklayanlar olmuştur.Bize göre intihar bir insanın ister tercihi olarak, ister ani bir kriz- travma sonucu yada psikolojik bir hastalığın etkisiyle öz canına kıyma eylemidir.

İntiharı bazı sosyal bilimciler “tercih” gibi değerlendirmesi yanlış bir genellemedir.

Çünkü hiç intihar düşüncesi olmayan, fakat ağır bir depresyon geçiren insan, tamamen hastalığının etkisiyle intihar edebilir. Bu bir tercih değildir. Hastalığın komplikasyonudur.

İntihar olayını tek bir nedene indirgemek, çok boyutlu ve komplike yapıda olan insanı basite indirgemektir.

İntihara giden yol tek değildir.Yollar zaman zaman  örtüşmekte, zaman zaman kesişmekte bazen ayrışmakta fakat bütün yollar intihar durağında birleşmektedir.

Yaşam ve ölüm bir birinin zıddıdır. Ölümü test edemiyoruz. Nasıl olduğunu tahmin etmeye çalışıyoruz.Ölüm her zaman ürkütücü ve bir “son” gibi algılanır. İnsanoğlu ebedi yaşama arzusundadır. Bu yüzden ölümü kendimizden uzak tutmaya çalışırız, üzerimize almayız. Böyle bir  savunma psikolojisinde olan insan nasıl olurda ölmeye koşar ?

İNTİHAR GİRİŞİMİ VE İNTİHAR FARKI .

 Dünya Sağlık Örgütünün saptamalarına göre; intihar giri­şimleri, gerçekleştirilmiş intiharlardan yaklaşık on kat fazladır.(2)

ABD’de 1985 yılında, ölümle sonuçlanan yaklaşık 28.500 intihar rapor edilmiştir. İntihar girişimleri ise bunun 10 misli daha fazladır.(11)

Şahsın gerçekten kendisini öldürmek isteyip istemediği arasındaki ayırım net değildir. Bazı kişiler hayatlarına son vermek için kendilerince bir sebep bulup kendilerini öl­dürürken, diğerleri de bunu isteyebilir. Fakat öldürecek dozda ilaç almama, ya da zamanında bulunup kurtarılma, girişiminden sonra pişman olup etrafa haber verme gibi ne­denlerle intiharı başaramazlar.

DSM-2 ve DSM-3’te[1] intihar ile ilgili kesin bir tanım ve sınıflandırma verilmemektedir. Sadece DSM-3’te “İntihar Bozuklukları” başlığı altında intihar patolojik bir davranış olarak ele alınmakta ve 4 alt başlık verilmektedir.

  1. İntihar fikri
  2. İntihar davranışı
  3. İntihar girişimi
  4. Başarılı intihar

Uluslararası Ruh Sağlığı Enstitüsü ise intiharı 3 büyük başlık altında sınıflandırmaktardır:

1- Başarılı İntihar:

Birey içindeki saldırganlık içgüdülerinin etkisiyle ölümü aramaktadır. Bu tür intiharda daha çok mazohistik bir yan vardır. Ve intihar ölümle sonuçlanmaktadır.

2- İntihar Girişimi:

Hayatı tehdit edici olan ve bireyin kendisine yönelen her hareketi kapsayan bu tür intihar girişimleri ölüm ile sonuç­lanmamaktadır.

3- İntihar Fikri:

Birey yaşamına son vermek için çeşitli girişimlerde bulu­nacağına dair ipuçları verir (Dr. Psik. Birsen Ceyhan ya­yınlanmamış seminer notları)

Arkun’a göre, intihar eylemi ile intihar girişimleri ara­sında bir ayırım yapmak, belki yapay, ama gereklidir. “Tüm girişimler, yaşamla, sonucu bilinmeyen bir kumara girmektir.”

İntihar, hayatına son vermeye karar veren kişinin en et­kili metodu seçip, kimsenin müdahalesine izin vermeyecek tarzda kendisini öldürmesidir. Hâlâ yaşıyorsa bu başarısız bir intihar girişimidir.(1)

Ölmek, bu davranışın tek amacı ve başarının tek kriteri­dir. Başarısızlık şu nedenlerden dolayı olabilir:

  • İsteğin yeterli kadar güçlü olmaması, girişimin yarı gö­nüllü olarak yapılması.
  • Kişinin kullandığı metodun yeterince güçlü olmaması.
  • Ya da akıl hastalığı vb. sonucu kararlı bir tavır ala­maması(14)

Çeşitli nedenlerle başarısız olan intihar girişimlerinin dı­şında, bir de kendine zarar vermeye yönelik, ama aslında intihar etmek amacıyla değil, ilgi çekmek, deşarj olmak, yardım talebinde bulunmak amacıyla yapılan eylemler vardır. Bu eylemlerin “kazalar” dışında hayatî zarara sa­hip olmadıkları bilinmektedir. Bu yüzden bu tip zararsız eylemlere “pseudu suicide”(yalancı intiharlar) adı veri­lir.(1)

Psikodinamikler Açısından İntihar Girişimi ile

Gerçek İntihar Arasındaki Fark:

Cinsiyet, yaş gibi çeşitli faktörlere göre, gerçek intiharla intihara girişim frekansları çok değişmektedir. Hemen her yerde grişim sayısının kadınlarda ve genç yaşlarda belli bir üstünlük göstermesine karşılık, gerçek intiharlara erkek­lerde ve yaşlılarda daha fazla rastlanmaktadır. Şu halde, sosyal koşullar bir yana, gerçek intihar ile girişim psikodi­namik faktörler bakımından birbirinden farklı olup, bir ba­kıma kökten farklı bir anlam taşımaktadır.

  1. a) Menninger’in İntihar-Ölüm İsteği Üzerine Fikirleri:

Menninger’in intihar hakkındaki görüşü özellikle intihar girişimlerinin açıklanmasında değerlidir. Menninger, psika­nalitik teorilere dayanarak intiharı açıklamaya çalışmış olarak tanınır. Ölüm ve yaşama isteklerini ele alır ve inti­harı bu ikisi arasındaki bir çeşit savaş, bir dram olarak ta­nımlar. Menninger’e göre, insanda çok karmaşık bir ölüm ar­zusu vardır. Bu arzu üç elemandan meydana gelmektedir:

  • Öldürme isteği,
  • Öldürülme isteği,
  • Ölme isteği.

Kısaca, intiharda önce adam öldürme istekleri belirir. Bu, ya kendisi ya da başkası hakkında açık bir şekil alabilir. İntihar eden kişi bu istekleri açıktan açığa kendine karşı çevirip kendini öldürmeye kalkar. Fakat asıl sorun ölme is­teği, yani bütün bilinçaltı ile insanın ölümü istemesidir. Zira ancak o zaman intihar tam başarıyla sonuçlanır ve in­tihar etmek isteyen kişi ölür. Dikkati çeken nokta şudur ki, öldürülme isteği her zaman ölmek istemek anlamına gel­mez. İşte bu bakımdan Menninger bazı kimselerin intihara girişimde bulunduktan sonra, iş başarısızlığa uğrayınca, na­sıl bütün gayretleriyle hekime yalvarıp ölümden kurtulma çarelerini aradıklarını açıklar. Paradoks gibi görünen bu hallerde, sorun, yani intihardan vazgeçme atılımı intihara girişimde bulunmuş olanın bu fikirden vazgeçmiş olmasından değil de daha esaslı bir olayın kendisine cereyan etmesin­dendir.

Yani böyle bir insan, bir taraftan kendisine karşı şiddetli ve öldürücü fikirler, niyetler beslerken, bir taraftan da ha­yattan bütün bütün ayrılmak istememektedir. Birinci istek aktif, ikincisi, ölüm isteksizliği ise pasiftir. Böyle durumda intihara kalkışan kimse aslında ölmek istememektedir.

İNTİHAR İÇİN RİSK FAKTÖRLERİ (KİMLER İNTİHARA DAHA YATKIN?)

İntihar ve intihar girişimi üzerine yapılan birçok araş­tırma ve inceleme sonucu bazı ortak noktalara varılmıştır. Bununla beraber, yayınlar arasında risk faktörleri arasında farklılıklar da görülmektedir. Örneğin, bazı yayınlar beyaz ırktan olmayı bir risk faktörü olarak ele alırken, bazı ya­yınlar ırkın o kadar önemli olmadığını, esas belirleyici olanların sosyal ve psikolojik yapı olduğunu belirtmekteler. Aşağıdaki tabloda değişik yayınlardan derlenen risk fak­törleri verilmiştir.(11,14,15,16,17)

Risk Faktörleri:

  • Erkek olma.
  • Bekâr olma.
  • Beyaz ırktan olma.
  • Boşanmış, dul, ayrılmış olma.
  • İş kaybı.
  • Ergenlik.
  • Yaşın ilerlemesi.
  • Şehirde yaşama.
  • Dinsiz olma.
  • Son altı ayda fiziksel sağlığın kötüleşmesi.
  • Öyküde intihar girişiminin varlığı.
  • Ailede intihar öyküsünün olması.
  • Stres düzeyi yüksek olan işlerde çalışan profesyoneller:
    • Hekimler (psikiyatristler, anestezistler, göz uzmanları)
    • Avukatlar
    • Diş hekimleri
    • Polisler
  • Aşağıdaki psikiyatrik bozukluklardan birini gösterme:
    • Depresyon
    • Alkol bağımlılığı
    • Şizofreni
    • Kişilik bozuklukları
    • Deliryum (Bilinç sislenmesi)
    • Demans (Bunama)
  • Aşağıdaki psikiyatrik belirtilerden birine sahip olma:
    • Emir veren sesler duyma
    • Etkilenme sanrısı
    • Perseküsyon sanrısı
    • Negativistlik
  • Stengel’e göre, aşağıdaki faktörler intihar olayında inti­harla ters bağlantılıdır:
    • Kadın olmak
    • Evli olmak
    • Çok sayıda çocuk
    • Dinî bağlılık
    • Düşük sosyo-ekonomik sınıf
    • Savaşta olmak
    • İnsan yoğunluğunun az olduğu yerlerde yaşamak
    • Bahçe vb. kırsal alan meşguliyetleri

Yazar, bu faktörlerin daha çok Batı toplumları için ge­çerli olduğuna dikkat çekmektedir.(14)

İntihar davranışı için tek bir faktörden söz etmek doğru değildir. Yukarıda sayılan risk faktörlerinin birkaçının bir arada olması beklenir. Çünkü, bir tek risk faktörüne sahip olan binlerce insandan birisi intihar ediyorsa, başka etmen­ler de söz konusu olmalı…

İntihar ve intihar girişimi hakkında yapılmış yüzlerce çalışma vardır. Saptanan risk faktörleri bunların ürünüdür. Bunlardan yaş, cinsiyet, medeni durum, ırk faktörü, meslek, sosyal statüyle intihar ilişkilerine daha önce temas ettiği­miz için burada üstünde durulmayacaktır.

4-)KİMLER NEDEN İNTİHAR EDİYOR ?

 Günlük pratik hayatta intihar davranışını iki şekilde gö­rüyoruz:

  1. Demonstratif (gösteri, teşhir) amaca yönelik,
  2. Gerçek ölüm arzusu ile intihara kalkışmak.

Demonstratif İntihar Davranışı:

  • Korkutmak,
  • İlgi ve yardım sağlamak,
  • Sevgi kazanmak,
  • Mesaj vermek gibi amaçlarla gerçekleştirilebilir. Bu davranış biçimi toplum tarafından, hatta hekimler tara­fından bile yeterince ciddiye alınmaz.

Ölme niyeti olmadan yalnızca yukarıdaki maksatlar için intihara kalkışanların bir kısmı, ellerinde olmadan bu ey­lemi ileri götürerek bir çeşit “kazaen” ölüme maruz kalır­lar. Demostratif intihar davranışı, diğer intihar davranış­ları gibi ciddiye alınmalıdır. Potansiyel intihar olarak de­ğerlendirilmelidir. Bu potansiyeli doğuran dinamik ve sos­yal faktörler araştırılmalıdır. Prof. Dr. Suna Taneli’nin vurguladığı gibi, bu davranışı, “bir yardım talebi”, “el uzatma” olarak görmek gerekmektedir.(54,71)

“Her intihar olayında ortak olan, topluma sesleniştir, on­dan yardım talebidir.”

Gerçek Ölüm Arzusu İle İntihara Kalkışmak:

  • Psikiyatrik bozukluklarda bir sonuç, komplikasyon veya hastalığın bir belirtisi olarak meydana gelen intiharlar,
  • Kısa devre reaksiyonu olarak intiharlar.

Psikiyatrik birçok tabloda intihar davranışına rastlanır. Bu bir tifolunun, kanserli hastanın hastalığından ölmesi gibi bir olaydır. Tek farkı, bu işi kendi eliyle ve fakat has­talığının etkisiyle, iradesi dışında yapmasıdır. Örneğin ağır depresyonlu bir hasta hissettiği derin keder, ızdırap ve sıkıntı ile beraber; zamanın yavaşladığı ve hatta dur­duğu hissine kapılır. Bu durumda kendisi “Ebediyen yaşa­maya ve bu ızdırabı sonsuza kadar çekmeye mahkûm olmuş bir kişidir.” Bu durumda en çok istediği bir an önce ölmek ızdıraptan kurtulmaktır. Bunun için her vasıtaya başvu­rur.(54)

Gerçek intihar ihtimali riskinin izafi olarak en yüksek olduğu ruhsal bozuklukların başında depresyonlular bulunur. Ölümle neticelenen intihar teşebbüslerinin yaklaşık %65’in­de depresyon teşhisi konmuş olan hastalardır. Bunların çoğunluğu iki uçlu ve unipolar depresyonlulardır.

Depresyonlardan sonra alkol, uyuşturucu ve uyarıcı madde bağımlılarından maddenin kullanıldığı süre içerisinde ya da kesildikten sonra, yoksunluk belirtileri sırasında inti­harlar olabilir.

Şizofreniklerde de amaçsız ve anlamsız intiharlar görüle­bilir. Hezeyan ve halüsünasyonları doğrultusunda da bu ey­lemi gerçekleştirebilirler.

Organik beyin ve beden hastalıklarına bağlı ruhsal bo­zukluk, ağrılı hastalıklarda, aşırı ve uzun süreli zorlanma­larda, yaşlılık çağının bedensel ve ruhsal hastalıklarında, cinsel uyum bozukluklarında, uzun süreli paranoid bozukluk­larda; kimsesiz, yalnız yaşayanlarda intihar riski söz ko­nusudur…

Ölümle sonuçlanan intiharlarda kronik alkolizm oranı depresyonlulara yakındır. İntihar eden kişilerin %80’i dep­resif, alkolik, ya da her iki bozukluğun birlikte bulunduğu hastalardır.(11) Bu oran Şizofreni ve bedensel hastalıklara bağlı ruhsal bozukluklarda %5-10 arasındadır.(53)

Gerçek ölmek arzusu ile intihara kalkışanların ikinci gru­bunu, “kısa devre reaksiyonu” olarak intihara teşebbüs edenler oluşturmaktadır ki, bunlar:

  • Büyük bir felaket,
  • Maddî ve manevî önemli bir kayıp,
  • Okul başarısızlıkları,
  • Ticari başarısızlıklar,
  • Aşk intiharları,
  • Utanç hissi gibi bir olay,
  • Kollektif olarak intihar edenlerden oluşmaktadır.(53)

Kişinin son derece önem verdiği birtakım şeylerin eksik­liği veya kaybı ya da altından kalkamayacağı birtakım olaylarla karşılaşması durumunda, eğer şahsın defans me­kanizmaları ile bu problem aşılamıyorsa ve buna kırşı ko­yacak yeterli direnci ve kişiliği yoksa intihar gündeme ge­lebilir. Kişi gerçekten ölmek isteyebilir. Burada olayların köşeye sıkıştırdığı bir insanın hem “kaçma” arzusu hem de karşısındakileri “cezalandırma” arzusu söz konusudur. İdam mahkûmlarının ölümden korktukları için kendilerini öldür­dükleri çok görülür.

Bu oldukça “paradoks”, çelişkili olayda aynı kökten, gerçekten kaçma ve karşısındakilerin kendilerine bir şey yapmalarını önleme arzusundan kaynaklanır. Bu tür intiharlarda bir taraftan “acz”, diğer taraftan da saldırganlık ve öç alma duyguları mevcuttur. Kişi düşmana yapamadıklarını, kendisine yapmakta, onu öldüremediği için kendisini öldürmektedir.(54)

5-) İNTİHAR EDECEKLERİN ÇEVREYE VERDİĞİ SİNYALLER

İntiharın Önceden Anlaşılmasına Yönelik İpuçları:

Yaşam Biçimiyle İlgili ve Durumsal İpuçları:

a- Hayatın erken dönemlerinde evden ve okuldan kaçma, dürüst olmayan davranışlar.

b- Baba tarafından erken reddedilme.

c- Yinelenen ve başarısız olmuş evlilikler.

d- Alkolizm ve uyuşturucu kullanımı.

e- Düzensiz ev ve iş hikâyesi, gelirde iniş çıkışlar.

f- Çalışma gücü ve başarı arasındaki çelişki.

g- Uzun süreli ölümcül hastalık.

h- İş, evlilik ve yakın dostlarla ilgili kayıplar ya da problemler.

ı- İntihara kararlı olma, saldırgan hayat sürme (hayatta saldırgan davranışlar).

i- Büyük zorlamalar getiren yaşantılar.

2‑ Davranışla İlgili İpuçları:

a‑ Ruhsal bozukluk belirtilerinin bulunması.

b‑ Ölüm riski olan ilaçları küçük dozda kullanma.

c‑ Son 6 hafta içinde duygusal ilişkilerde kesilme.

d- Cinsellikle ilgilenmeme.

f‑ Toplumsal etkileşimlerden geri çekilme.

g‑ Sevdiği eşyaları eşe dosta dağıtma.

3‑ İletişimle İlgili İpuçları:

a‑ Ölüm isteğini belirten doğrudan ve yinelenen konuşma­lar.

b‑ Dolaylı olarak mutsuz, olumsuz, kararsız, karamsar düşünce içeriği ve umutsuz konuşma içeriği.

İntihar Konusunda Doğrular ve Yanlışlar:

  • Suisidden bahseden kişiler intihar etmezler.(Y)[2]
  • Her intihar eden on kişiden sekizi suisidden birkaç ay önce belirgin sinyal, uyarı ve ipuçları vermektedir.(D)[3]
  • Eğer intihardan bahsetmezsek, intihar gerçekleşmez.(Y)
  • Suisidden bahsetmek önlenmesinde etkili bir yöntem­dir.(D)
  • Suisid uyarı vermez.(Y)
  • Araştırmalara göre suisidal kişiler tarafından yapılan yardım çağrıları çoğunlukla kodlanmış (imalı) şekilde veri­lir, bunların farkına varmak hayat kurtarabilir.(D)
  • Suisidal kişiler kesinlikle ölmek istemektedirler.(Y)
  • Suisidal kişilerin çoğu yaşamla ölüm arasında kesin bir seçim yapamamışlardır. Bir bakıma “ölümle kumar oyna­maktadırlar,” kendilerini kurtarmayı başkalarına bırakır­lar.(D)
  • Bir kişi bir kez suisidal olduğu zaman ömür boyu suisi­dal davranışları devam eder.(Y)
  • Kendilerini öldürmek isteyen kişilerin çoğu yalnızca kı­sıtlı bir zaman için suisidaldirler. Eğer krizden kurtulabi­lirlerse iyi bir hayat sürebilirler.(D)
  • Kriz sonrası iyileşme suisid riskinin sona erdiğini göste­rir.(Y)
  • İntihar girişiminde bulunanların çoğu “iyileşme” başla­dıktan sonraki üç ay içerisinde ölümcül düşünce ve duygula­rını gerçekleştirmek için yeterli enerjiye sahiptirler. Aile­ler ve hekimler özellikle bu dönemde dikkatli olmalıdır­lar.(D)
  • İntihar ya çok zengin ya da tam tersi çok fakirlerde gö­rülür.(Y)
  • Suisid, toplumun her türlü ekonomik seviyesinde görüle­bilir.(D)
  • Suisid eğilimi kalıtımsaldır.(Y)
  • Suisid kişiseldir ve önlenebilir. Yalnız ailede bu kişinin intiharı diğerleri üzerinde büyük etki yaratabilir ve onları da risk altına sokar.(D)
  • İntihar eden herkeste psikiyatrik bir bozukluk var­dır.(Y)
  • İntihar eden kişiler çok üzüntülü, ümitsiz olabilirler; bu, her zaman akıl hastalığına işaret etmez.(D)
  • Televizyondaki intihar sahneleri (model oluşturarak) intiharları arttırabilirler.(D)(90)

6-) İNTİHAR GİRİŞİMİ OLAN İNSANA NASIL YAKLAŞILMALI ?

Tedavide en mühim yol, hasta ile temas sağlamak ve dünya ile arasında yeniden bağlantı kurmaktır. Yardımı yapacak olan insanın bilhassa psikolog ve psikiyatrist için bilinmesi gereken nokta şudur:

Hastanın psikolojik desteğe ihtiyacı vardır. Bu durum­daki bir insan yaşamanın değeri olduğunu unutmuş, bir ba­kıma özdeşlik-identity’sini âdeta kaybetmiştir. Onda bu hissi yeniden yapılandırmak ve aksiyona yöneltmek lâ­zımdır. Bütün bunları gerçekleştirmek için hastanın akraba, dost, yakınları ile işbirliği kurup, birlikte bir tedavi plânı tatbik etmek gerekir. Durumları çok ciddi, intihar potansi­yeli çok yüksek olan hastaların hastahane ve psikiyatrik klinikte tedavisi şarttır. Böylelikle hem hasta intihara karşı daha iyi korunmuş olur. Hem de gereken tedavi usul­leri bulunan bir yerde hasta ele alınmış olur. İntihardan ön­ceki muayenesinde (İ.Ö.M.) vazifeli olan psikiyatrlar gere­kirse gereken ilaçları verir veya hastanın durumuna göre başka tedavi yollarına gidebilir.

Hasta ile yapılan “İnterwü” boyunca psikolojik destek sağlama ve yardımcı olma; onu anlamaya, önyargısız değer­lendirmeye yönelik bir davranışla sağlanır. Psikolog veya psikiyatrlar, hastaya, kendisini ölümü göze aldıracak ka­dar vahim saydığı ve şahsiyetini bütünüyle sarsan durumun gerçeklik derecesinin algıladığı kadar olmadığını hissetti­rir, bu türden olayların görülebileceğini, herkesin başına ge­lebileceğini, fakat iyileşmenin mümkün olduğunu söylemek ve inandırmak durumundadır.

[1]- DSM: Amerikan Psikiyatri Birliğinin Psikiyatrik hastalıkları sınıflandırması

[2]- (Y): Yanlış

[3]- (D): Doğru

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir