Anksiyete Bozuklukları

Depresyon Tedavisinde İlaç Kullanım İlkeleri
20 Ağustos 2017
İnternet ve Çetleşme (Chat)
20 Ağustos 2017

Anksiyete,her insan tarafından bazı durumlarda yaşanan bir duygudur.Türkçe de”kaygı,bunaltı,iç sıkıntısı,stres”gibi sözcüklerle anlatılmaya çalışılmıştır;fakat”korku,endişe bunalım”gibi duyguları da kapsamaktadır.

Anksiyetenin amacı,yaşamı uyumlu ve dengeli sürdürmektir;tehlikeli,bilinmeyen,yeni uyaranlardan organizmayı sakınmak,onlarla başa çıkmak,onlara karşı koymak ya da o uyarıdan kaçmaktır.İnsanın gerek bireysel gerekse toplumsal adaptasyonu için belli dozlarda anksiyete gereklidir.Anksiyete,ya içerel (intrapsişik) ya da dış çevreden kaynaklanan bir tehlike,tehlike ihtimali veya kişi tarafından tehlikeli olarak algılanan,yorumlanan herhangi bir durum karşısında  yaşanan bir duygu durumudur.

Kişi,kendini bir çeşit alarm durumunda ve sanki  kötü bir şey olacakmış gibi bir duygu içinde hisseder.Bir yere kadar sağlıklı olan anksiyete,bir yerden sonra kişinin,aile ve sosyal aktivitelerini,kişiler arası ilişkilerinizi olumsuz etkilemeye başlar;kişide ruhsal problemler doğuran bir duygu olarak karşımıza çıkar.Anksiyete,birbiriyle uyumlu bir  ilişki içinde ve bir bütün halinde çalışan bir çok alt sistemi etkilerken,yaklaşan tehlikeleri haber vererek,sinir sisteminin tüm birimlerini(santral,otonom, periferik sinir sistemlerini ve endokrin sistemi)en üst düzeyde uyarır,harekete geçirir ve böylece kişiye kendisini koruma fırsatı verir.

Patolojik anksiyete:

Normal anksiyetenin ötesinde,anksiyete”bir hastalık belirtisi” olarak karşımıza çıkabilir.

Patolojik anksiyete,belli bir uyarana karşı,süresi ve şiddeti bakımından uygun olmayan bir yanıttır.

Patolojik anksiyete.”anksiyete bozuklukları”başlığı altında  toplanan bozuklukların yanı sıra  diğer pek çok psikolojik hastalıkta da  bir belirti olarak bulunur .diğer yandan,santral sinir sistemini ya da diğer sistemleri etkileyen bir organik bozukluğun belirtisi de olabilir.Aksiyete belirtileri çoğu kez temporo limbik,hipotalamo-hipofizer tiroit arkının uyarılarak harekete geçirilmesi sonucu ortaya çıkarlar.Böylece,santral ve periferik sinir sistemi ile otonom sinir sistemi  ve nörü-psikoendokrin sistemi bir bütün olarak,kendine yönelen tehdide karşı savunan ve de saldırı durumuna geçmiş olur.Bu sistemlerin harekete geçişinde başlıca nörotransmitterler(noradrenalin,serotonin.GABA ve muhtemelen diğerleri)rol oynar.

Anksiyetenin oluş nedenleri:

1.Psikanalitik görüşe göre:

             Son yıllara kadar anksiyete bozuklukları Freudyen kuramlarla açıklanıyordu.Biyolojik çalışmalar ve diğer kuramlar ortaya atılınca psikanalitik açıklamalar yetersiz kaldı.Freud’a göre ,iç çatışma;benlik,alt benlik veya benlik,üst benlik arasında oluşmaktadır.

Alt benliğe ait dürtü ve isteklere karşı denge kurmaya çalışan benlik bir nedenle zayıflar ya da bilinç dışı dürtülerin gücü artarsa benlik alt benlik arasında çatışma ortaya çıkar.çatışma, benliğin dürtüler karşısında çözüm bulamadığını,baş edemediğini gösterir;bir tehlike olarak algılanır.Bunaltı(aksiyete) benlikte bir tehlikenin habercisi,bir alarm işaretidir.Anksiyete,benliğin homeostatik işlevi olan ve tehlikeyi algılayan bir tepkisidir.psikolojik kuramda bilinç dışı dürtüler,yasak cinsel ya da saldırgan dürtülerdir

Çatışma durumundaki anksiyeteye karşı benliğin savunma mekanizmaları harekete geçer.yer değiştirme mekanizması,anksiyetenin belli bir  nesneye ya da duruma bağlanmasını sağlar;böylece fobi oluşur.kişi,fobik durumdan kaçınabildikçe kendini rahat hissedecektir.

Psikanalitik açıdan ,bunaltıya karşı savunmalar yetersiz kalınca açık bunaltı görülür.Bunaltı kaynağına göre yedi türe ayırabilir.

1-Süperego anksiyetesi(Toplumsal değerler vs)

2-İğdişlik(kastrasyon)

3-Ayrılma(seperasyon)

4-İd bunaltısı(alt benlik)

5-Sevgiyi yitirme anksiyetesi.

6-Kötülük görme anksiyetesi.

7-Çözülme bunaltısı.

2-Öğrenme Kuramlarına göre

Bu kurama göre,anksiyete,öğrenilmiş bir süreçtir ve açlık,cinsellik gibi biyolojik kökenli birincil dürtüler yanında,yine insanı güdüleyici bir güç olarak görev yapan ikincil bir dürtüdür

Öğrenme kuramları,özellikele fobileri açıklamakta onay görmüştür.”koşullu refleks teorisi”ne göre de,anksiete,”tehlikeli dış uyarılara karşı organizmanın şartsız cevabı”olarak  açıklanmaktadır.

3-Bilişsel(kognitif)yaklaşımlara göre:

   Bu yaklaşımda,anksiyete nedeni olayların kendisi değil,kişilerin beklentileridir,bu olayları nasıl ve ne şekilde algılayıp yorumladığıdır.kişiler bazı ipuçlarıyla karşılaştıklarında,zararı ve tehlikeyi beklemeyi öğrenebilirler.Bu öğrenme gözlemleyerek, bilgilendirilme  ya da tepkisel koşullanma yoluyla gerçekleşir.Zarar beklentisiyle orantılı olarak aksiyete ortaya çıkar,Bu nedenle bireyin herhangi bir  olayı ilk değerlendirmesi önemlidir.Bu değerlendirme tehlike ve zarar içeriyorsa,kişinin bununla başa çıkma konusunda gösterdiği başarıları,ortaya çıkarabilecek anksiyete konusunda olumlu ya da olumsuz rol oynamaktadır..Bu nedenle mantık dışı bilgiler,bilişler ya da korku uyandıran benlik yönergeleri anksiyete gelişiminde olumsuz rol oynarlar.

      Günlük yaşamımızda her birimiz çeşitli tehlikelerle yüz yüze kalırız.Ancak ne zaman ki kişi bu durumları diğerinden farklı ve olumsuz olarak algılar,işte o zaman anksiyete programı kendiliğinden işlemeye başlar:

_Otonomik  uyarılabilirlikte değişiklikler,kavga ya da kaçışa hazırlık durumu oluşur.

_Kişinin olağan davranışı durur.

_Kişi,muhtemel çevresel tehlikelere karşı tedbir alabilmek için çevreyi seçici olarak taramaya başlar.

Bilişsel modelde iki ayrı düşünce bozukluğuna rastlanır:

A)Olumsuz,negatif düşünceler:

Örneğin;Bir toplumda konuştuğunda anksiyete yaşayan kişi”Acaba konuştuklarımdan sıkılıp can sıkıcı birisi olduğumu düşünürler mi?.ya da Anlattıklarımı beğenmez ve aptalca şeylerden bahsettiğimi düşünürler mi?şeklinde olumsuz düşünceler geliştirebilir.

B)Disfonksiyonel varsayım:

Kişiyi rahatsız eden kesin düşünce ve inançlardır.

Anksiyete bozukluklarında gözlenen bilişsel çarpıtmalar dört ana başlıkla toplanabilir:

a)Onaylama duygusuyla ilgili olanlar.

b)Yetersizlik duygusuyla ilgili olanlar.

c)Denetim duygusuyla ilgili olanlar.

d)Anksiyete duygusuyla ilgili olanlar.

4.Varoluşçu yaklaşımlara göre:

    Varoluşçulara göre,”insan doğduğunun,yaşadığının ve öleceğinin farkında olan ve de farkında olduğunun farkında  olan tek canlıdır;varoluşun dinamiği dünyaya gelmekle,dünyada olmakla başlar;varoluşa atıldığında bomboştur ve düşünerek kendini bulur,kendi varlığını yaratır;kendini nasıl anlıyorsa,kişiliğinin nasıl olmasını istiyorsa o olacaktır.

İnsanın varoluşu onun hissettiği bir şeydir.o kendini bilen bir varoluştur.kendisi yoksa hiçbir şey yoktur.

O zaman kişi şöyle düşünebilir:”Mademki farkına vardığım şey sadece bana aittir,öyleyse onun ne olacağı benim elimdedir,yani nasıl istersem öyle yaparım,Görüldüğü gibi,söz konusu olan sonsuz bir özgürlüktür.Dolayısıyla hayatın anlamını oluşturma sorumluluğu,gerçekte kişinin kendisine ait olan oluşumdur.yani yaşamın anlamı,bizim ona verdiğimiz anlamdır.işte özgür olma,kişiye yaşamın anlamını verme sorumluluğu getirir.Bunun farkına varma ise,jean paul sartre’a göre anksiyete demektir ve insanın varoluşunun temelinde bulunur.

5)Anksiyetenin biyolojik kökenleri:

a)kalıtım:

     Anksiyete bozukluklarında kalıtım gittikçe önem kazanmaktadır.panik bozukluğu gibi anksiyetenin yoğun yaşandığı durumlarda birinci derece akrabalarda panik nöbetinin,majör depresyonun ve alkolizimin daha sık görüldüğü bilinmektedir.Eş zamanlı hastalanma oranının tek yumurta ikizlerinde % 4-9 arasından olduğu bilinmektedir.Birinci derece akrabalıklarda anksiyete bozukluğu olasılığı yüzde 15-18 arasında iken,ikinci derecede akrabalarda yüzde 6’dır.Anksiyete bozukluklarında aşırı bir otonom sinir sisteminin kalıtsal olarak geçtiği ve çevredeki koşullarda da hastalık belirtilerinin oluştuğu düşünülmektedir.

b)Biyokimyasal nedenler:

     Son yıllarda anksiyete bozukluklarında depresyon giderici ilaçların,beta blokörlerin,diazem türü ilaçların,MAO inhibitörlerinin etkin olduğu görüldükçe bu alanda biyokimyasal araştırmalar hızlanmıştır.

Spontan panik nöbetleri geçiren insanların,damar içi sodyum laktat verildiğinde deneysel olarak panik nöbetleri ortaya çıkarılabilmektedir.

Panik nöbetleri geçirenlerde beynin para  hippokampal bölgesinde,lokus seruleusta beta adrenerjik dizgenin etkilendiğinde kalıtımla gelen bir bozukluğun olduğu;merkezi kemo reseptörlerde aşırı bir duyarlığın varlığı öne sürülmüştür.

Sonuç olarak;aksiyete bozukluklarının nedenlerini tek bir kuruma dayandırmak yanlış olur.Bütün kuramların biyolojik etkenlerle birlikte işlediği  görüşü daha yaygınlaşmaktadır.fakat bazı hastalarda  bazı etkenler daha baskın olabilmektedir.

Psikolojik-somatik belirtileri:

Tablo 1:

Anksiyetenin başlıca semptomları

Psikolojik

  • Anksiyete
  • Dehşet
  • Kaygı
  • Korku
  • Aşırı endişe
  • İnsomini(Uykuya dalamama)
  • İrritabilite(Aşırı huzursuzluk)
  • Obsesyon(Takıntı)
  • Kompulsiyon(Takıntının eyleme dönüşmesi)
  • Depersonalizasyon(Parcalanma hissi
  • Fobiler(Gerçeği uygulayamama)
  • Zihinde evirip çevirmek
  • Panik

·      Somatik

  • Tremor(Titreme)
  • Terleme
  • Çarpıntı
  • Baş dönmesi
  • İdrara sık çıkma
  • Barsak hipermotilitesi
  • Hiperventilasyon(sık,sık nefes alıp verememe)
  • Kas_iskelet ağrısı
  • Ağız kuruluğu
  • Kas gerginliği
  • Huzursuzluk,tezcanlılık
  • Titreklik
  • Senkop(Bayılma)
  • Göğüste sıkışma hissi
  • Nefes darlığı
  • Parestezi(Uyumalar)
  • Başağrısı
  • Vertigo(Baş dönmesi)
  • Kuvvetsizlik

Son yıllarda sıkça söz edilen panik ataklar sırasında ortaya çıkabilen belirtiler:

Tablo 2:

Panik ataklar sırasında ortaya çıkabilecek semptomlar.

  • Dispene ya da boğulma hissi (Nefes darlığı)
  • Baş dönmesi,düşecek ya da bayılacak gibi olma.
  • Palpitasyon ya da taşikardi.
  • Titreme ya da sarsılma.
  • Soluğun kesilmesi.
  • Bulantı ya da karın ağrısı.
  • Uyuşma ya da karıncalanma(Parestezirler)
  • Kızarma(Ateş basması)ya da ürperme.
  • Göğüs ağrısı ya da ğöğüste sıkışma hissi.
  • Ölüm korkusu.
  • Çıldıracağı ya da elinde olmadan bir şeyler yapacağı korkusu.

Panik atakların en sık görüldüğü anksiyete bozukluğu”panik bozukluktur”panik hastaları yaşadıklarını” kalp krizi geçirmek,aklını yitirmek,kontrolünü kaybetmek,o anda ölmek” şeklinde tanımlamaktadırlar.Nöbet geldiğinde hemen acil ünitelerine koşulur,EKG ve diğer tıbbi tahliller yaptırılır;fakat organik bir şey saptanmaz.Doktor doktor dolaşılır,en son aşamada psikiyatriste başvurulur.psikiyatri dışı hekimlerin bu hastaları öncelikle psikiyatriste göndermeleri önemlidir.çünkü,nöbetler sırasında yaşanan korkulu,dehşet dolu dakikalar tekrarlanır kaygısıyla hastalar zamanla yalnız başına bir yere gidememeye,vasıtalara binememeye,sürekli kendilerini dinlemeye başlar.Her an kötü bir şey  yaşayacakları endişesiyle kendilerini en rahat hissettikleri ortamdan ayrılmamaya dikkat ederler,

Yanlarında ilaç,su,tansiyon alet, vs,taşımaya başlarlar,işlerine gidemez,çalışamaz hale gelirler.Ciddi mesleki,sosyal fonksiyon kayıpları olur.Ekonomik zararlar ve zamanla depresyon gelişebilmektedir.Bu nedenle panik atakla psikiyatri dışı bir hekime başvuran hastanın fiziksel muayenesi ve tetikleri normal çıkıyorsa:”Bir şeyin yok,psikolojik takma kafana”lafını kesinlikle etmemek,”senin sorunun psikiyatrik”deyip yönlendirmek gerekmektedir.

Tablo 3:

Anksiyetenin görüldüğü psikiyatrik bozukluklar ve organik nedenli aksiyete sendromları:

 

Psikiyatrik bozukluklar                              Toksik durumlar

Depresyon                                                    Alkol ve ilaç kesilmesi(Zehirlenme durumları)

Mani                                                             Amfetamin

Şizofreni                                                       Kokain

Atipik psikozlar                                           Marijuana

Pre_senil ve senildemnaslar                       Kannabis

Akut kronik beyin sendromları                 Hallusinojenler

İlaç ve alkol bağımlıkları                            Nikotin

İlaç ve alkol yoksunluk durumları            Kafein

İlaç kötü kullanımı                                     Teofilin

(özellikle kafein ve amfetamin)                 Amly nitrite

Solvent kötü kullanımı                               Antikolinerjikler

NÖROLOJİK BOZUKLUKLAR                 Sempatomimetik ajanlar

Serebral neoplazi                                        Vazopresör ajanlar

Serebral travma ve                                     Antihipertansiflerin kesilmesi

Post-tıravmatik sendromlar                      Sülfamidler 

Serebrovasküler hastalıklar                      Penisilin

Subaraknoid hemoroji                               Aspirin intoleransı

Migren                                                          Civa

Meniere hastalığı                                        Arsenik

Ensefalit                                                       Fosfor

Serebral sifilis                                             Organik fosfatlar

Multipl skleroz                                            Karbon diülfid

Wilson hastalığı                                           Benzen

Huntington hastalığı Epilepsi                    ENDOKRİN BOZUKLUKLAR

Addison hastalığı

KARDİVASKÜLER BOZUKLUKLAR

Anemi                                                           Karsinoid sendromu

Anjina Pektoris/Miyokard enfarktüsü      Hipertiroidi

Konjestif kalp yetmezliği                            Hipoparatiroidi

Hiperaktif B_adrenerjik durumu              Hipoglisemi

Hipertansiyon                                               Diabet

Mitral valf prolapsı                                     İnsulinoma

Proksismal atrial taşikardi                         Feokromositoma

Kardiyak distrimitler                                  Menapozal  

                                                                       Premenstrual

                                                                       Viriliz                            PULMONERBOZUKLUKLAR(AKCİĞER)       VİTAMİN EKSİKLİKLERİ

Astım                                                                     B12 eksikliği

Pulmoner emboli                                                  Niacin(nikotinik asit) eksikliği:pallegra

Pulmoner ödem                                                    DİĞER DURUMLAR

Akut repiratuar distres                                       Sistemik maliniteler

Hiperventilasyon sendromu                                Sistemik enfeksiyonlar

SİSTEMİK HİPOKSİT DURUMLAR                  Enfeksiyöz mononükleoz

Kardiovasküler hastalıklar                                 Anafilaksi

Pulmoner yetmezlik                                             Elektrolit denge bozukluğu

Anemi                                                                    Posthepatit sendromu

ENFAMATUAR BOZUKLUKLAR                     Porfiri

Sistemik lupus eritematosus                                Üremi

Romatid artrit

Poliarteritis nodoza

Temporal arteriti

Anksiyete bozukluklarında hangi hastalıklar yer alır?

  • Genelleşmiş anksiyete bozukluğu
  • Agorafobili panik bozukluk.
  • Agorafobisiz panik bozukluk
  • Agorafobi.
  • Özgül fobiler.
  • Sosyal fobi.
  • Obsesif-kompolsif bozukluk(saplantı-takıntılar)
  • Akut stres bozukluğu.

Anksiyete  bozukluklarında tedavi:

Tedavide ilaç ve psikoterapi kullanılmaktadır.Bugün en etkin ve yaygın kullanılan ilaçlar antideprasanlardır.Tirisiklik antideprasanlar ve selektif serotonin geri alım  inhibitörleri(SSRI) noradrenalin ve serotonin geri alım inhibitorleri(SNRI),NASSA gibi,MAO inhibtörleri yaygın olarak kullanılmaktadır.

Kısa süre,yardımcı ilaç olarak;benzodiazepin gurubu ve betablokerler de tercih edilmektedir.Ayrıca davranışçı ve bilişsel terapiler bugün için en tercih edilen terapi şekilleridir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir